9/23/2009


cheese sandals...

9/22/2009


Roger Vivier'in 'Havuç' sandaleti. 2002.

François Villon tasarımı renkli süet bot. Paris 1980 -1981

Bu ayakkabu Marilyn Monroe için 1960 yılında Let's Make Love filminin çekimleri sırasında tasarlandı. Ayakkabıyı Salvatore Ferragamo tasarladı.

Salvatore Ferragamo tasarımı 1956 tarihli ayakkabı.

Cindrella'dan esinlenen 1950 yapımı bir Sarkis Der Balian ayakkabısı.

Bu uzun, pembe botlar 1950 yılının Paris'ine ait. Giyip çıkarması daha kolay olsun diye ön kısmına 17'şer adet düğme eklenmiş.

9/09/2009

Can Yücel'den..

Aşk Ayakkabıdır..

Bedenin yükünü ayaklar taşır,ruhun yükünü yürekler.
Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran
ayaklarınız için, rahatlığı ve şıklığı bir arada
barındıran ayakkabıyı seçersiniz.
İçinizin acılarını sıkıntılarını, kırgınlıklarını
ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de
huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız.
Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir...
Bazıları çamur, yağmur, toz, toprak, kar, buz gibi
her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır.
Bazıları ise ummadığımız kadar kısa zamanda,
çabucak yamulur, ilk yağmurlu havada
"altı açılır" veya güzel havalarda
bile iki günde bozulup gider..
Aşklarıda ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz,
tıpkı ayağınızda olduğu gibi,
yüreğinizde de NASIR oluşabilir.
Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiniz için
"zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız,
zaman içinde ayak kemiklerinizde deformasyon başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde
yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp
"zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız,
yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların
"çarpıldığını" görebilirsiniz.
Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar
değişik stillerde, farklı kalitede ve sayısız "renktedir".
..Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" olarak yaşayanlar,
aynen "spor ayakkabı" gibi
dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.
Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler
"klasik ayakkabı" gibi
muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.
Dekolte ayakkabılar gibi sadece
cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır.
Bez ayakkabılar gibi kısa ömürlü
"tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur.
"Marka" ayakkabı alır gibi,
sevgililerin kariyerine ve maddi durumuna tutulan aşıklar görürsünüz.
Katı plastikten "yağmur çizmesi"
edinir gibi mantık süzgecinden geçirip
"işe yarar" biçiminde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.
Ayrıca ne tuhaf ki,
psikolojik testlerde "zaafı" olup
evine sayısız çeşittte ayakkabılar yığan insanların
aynı zamanda "değişik türde" aşklarada zaafı olduğu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır"
Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp
"hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi,
aşkınızıda dikkatli davranmayıp
özen göstermediğiniz zaman kısa sürede eskitirsiniz...
Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabı
tamir ettirdiğinizde yalnızca
bir miktar ömrünü uzatmış olursanız;
"delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da
asla eskisi gibi OLMAYACAKTIR!


CAN YÜCEL

9/08/2009


20. yüzyıldan itibaren ayakkabı tasarımcılığı hızla gelişmeye başladı. Bir çok tasarımcı kendi isimleriyle tasarımlarını hayata geçirmeye başladılar. Yandaki fotoğraftaki ayakkabı A. Gillet isimli bir ayakkabıcının 1928 - 1930 yılları arasında tasarlayıp hayata geçirdiği bir model.

Zoya'nın ayakkabıları1920-1925
























Pembe saten kadın botu. Bu bot 19. yüzyıl Çin'ine ait. Sateni korumak ve bozulmasını önlemek için metal zımbalarla süslenmiş. Ayrıca üzerinde altın rengi ve siyah dragon işlemeleri var.




















19. yüzyıla ait bu ayakkabı Çin saraylarında giyiliyorddu. Bu beyaz porselen ayakkabı Roma İnternational Ayakkabı Müzesi'nde sergileniyor.
























Siyah deri ve satenden yapılan bu ayakkabı yürümek için oldukça rahatsız. Süslemek için de küçük bir porselen düğme kullanılmış. Ayakkabının topuk yüksekliği 20 santimetre. 1900 yılında Vienna, Avusturya'da keşfedilmiş.

1855 yılına ait bu ayakkabı deri ve kumaş karışımı. Şimdilerde Roma Ayakkanı Müzesi'nde sergileniyor.

Bu tür terlikler 18. yüzyılda sevgililer tarafında birbirlerine hediye edilirdi. Terliğin ucu ne kadar yüksekse, sevginin de o kadar büyük olduğu anlamına geliyordu...18. YY ait bu terlikle Rural popüler sanat müzesi'nde sergileniyor.

Özenle işlendiği her halinden belli olan bu topuklu terlikler 18. yüzyılın başlarında Fransa'da keşfedildi.

gördüğünüz kadın ayakkabısı ise efsanevi Fransız Kraliçe Marie -Antionette'e ait. 10 Ağustos 1792'de bulunan bu ayakkabı Paris'te Carnavalet Müzesi'nde sergileniyor.

9/06/2009

























Antik Yunan'ın efsanevi kralı Agamemon, bacaklarını ve ayaklarını yanda gördüğünüz bu gümüş zırhlı ayakkabının benzerleriyle koruyordu. 4.5 kilo olan bu bot şimdi Roma İnternational Ayakkabı Müzesi'nde

Pers İmparatorluğu milattan önce 500 yılında kuruldu ve dört bir yandan genişledi... Bu da persleri bir çok kültürü içinde bulunduran homojen bir topluluk haline getirdi...
Akad kralları onlara ayakkabılar ve kıyafetleri değiştirmeyi önerdiğinde, tavsiye edilen ayakkabılardan biri de yandakiydi.
Deri ve işlemeli kumaştan yapılmış bu bot, daha çok at biniciler için yapılmıştı.

17. yüzyıla geldiğimizde artık ayakkabılar sadece konfor için değil, aynı zamanda şıklık için de giyilmeye başlanıyor. Tıpkı bu fotoğraftaki ayakkabı gibi...Mavi deri üzerine gümüş ipliklerle işlenmiş bu kadın ayakkabısı 17. yüzyıla ait.

Fransa'da III. Henry zamanına ait bu ayakkabı, kenar süsleriyle dikkat çekiyor. Bu deri kadın ayakkabısı Roma İnternational Ayakkabı Müzesi'nde sergileniyor.

Bu deri ayakkabının içinin kürklü olması insanların yavaş yavaş ayaklarını soğuktan koruma ihtiyacı hissettiklerini anlamamızı sağlıyor.
Bu 15 - 16 yüzyıl civarında Perslilerin kullandığı bir ayakkabı. Şu anda Roma International Ayakkabı Müzesi'nde sergileniyor.

Ayakkabıların yıpranmış yerleri bize o ayakkabının giyildiği dönemler ve o ayakkabıyı giyen insanlar hakkında bilgi verir. Mesela çinli kadınların ayaklarının ne kadar küçük olduğu ya da Hindistandaki çevre koşullarının ne kadar zorlu olduğu gibi.
Bu gümüş sandal Bizans Dönemi'ne ait. Sadece bu ayakkabının malzemesine ve işlemesine bakarak Bizanslıların ne kadar gelişmiş ve zengin insanlar olduğunu anlayabiliyoruz.

Milattan Önce 800'lü yıllarda prensesler, lordlar, işçiler ve şovalyeler ayaklarındaki ayakkabılara göre ayırt ediliyordu. Yani ayakkabı bir çeşit soyluluk göstergesiydi.
M. Ö. 800'lü yıllara ait bu demir ayakkabı, İsviçre'deki Bally Müzesi'nde sergileniyor.

Şu anda hiçbirimiz her mevsim aynı ayakkabıyı giymiyoruz. Çünkü şartlar değiştikçe insanların ihtiyaçları da değişiyor. Bu yüzden diğer her şey gibi, ayakkabılarımız da değişiyor ve gelişiyor.
Bu sandaletler İsrail'de bir ormanda bulundu.

Şimdilerde yürüyüş için, koşma için, dağcılık ve şu anda sayamayacağımız bir çok spor için farklı farklı ayakkabılar var. Fakat eski çağlarda, yani koşullar ne olursa olsun insanların yaşamak için daima fiziksel güç kullanması gerektiği zamanlarda ayakkabılar herkes için çok önemliydi.Bu sandalet de Mısır'dan ve bitki kökleriyle boyanmış. Şu anda İsviçre'de Bally Müzesi'nde sergileniyor.

yukarıda resimde gördüğünüz
sandalet hasırdan yapılmış ve altınla işlenmiş. Mısır'ın 18. hanedanından Tutankamun'un hazineleri arasında yer alıyor. Tarihin ilk ayakkabı/terliklerinden olan bu sandalet şu anda Kahire'deki Kahire Müzesi'nde sergileniyor.
Ayakkabı Giymenin Kökeni
Ayak yere basarak vücudun tüm ağırlığını taşır. İnsan gövdesinde en ağır görev ayaklara düşer. Yetişmiş bir insanın vücudunda 206 kemik vardır bunların neredeyse dörtte biri 62 adedi ayak ve bacaklarımızdadır. Vücut ağırlığım taşıyan ve hareketi sağlayan bu organın bakımı ayakkabı ile başlar.


Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki ucuna ve kenarlarına basılır. Ayağın taban kısmının yapısı oldukça karışıktır. Burada birçok kas kiriş damar ve sinir yer almaktadır. Vücudumuzdaki kasların içinde en güçlüsü tabanlarımızda bulunur. İnsanın en hassas bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayatı için çok önemlidir.

Çoğu ayakkabı 'taban' adı verilen ve kullanıldıkça eskiyen kalın bir alt parça ile 'saya' adı verilen ve ayağı saran daha ince bir üst parçadan oluşur. Ayakkabılar dünyada çok farklı iklimlerde yaşayan insanların yaşam şartlarına göre değişiklik gösterdiği gibi tarih boyunca moda da ayakkabıların şekilleri üzerinde çok etkili olmuştur.

Gerçi İspanya'daki 12-15 bin yıl öncelerine ait mağara resimlerinde erkeklerde deri kadınlarda kürkten yapılmış giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski ayakkabı izine kuruyan çamur içinde sertleşip günümüze kadar kalmış olarak Mezopotamya'da rastlanmıştır.

Günümüzdeki anlamı ve şekli ile ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor. İlk ayakkabılar ham deri ayağın girebileceği şekilde bir zarf haline getirilerek yapılırdı. Bu ayakkabılar ayağın altını kızgın kumlardan üstünü güneş ve sıcaktan koruyorlardı.

Mısır sanat eserlerinde hükümdar ve tanrılar daima çıplak ayaklı olarak görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildiği tahmin edilmektedir. Hititler bugün Anadolu'da çok az da olsa hala kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giyerlerdi.

Ortaçağda kızı evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evleneceği adama bir ayakkabı töreni ile devrediyordu. Bugün bazı Batı ülkelerinde yeni evlenen çiftin arabalarının arkasına ayakkabı bağlama adeti de o günlerden kız babasının damadına kızının ayakkabılarından birini vererek artık onun himayesine girdiğini belirtmesi adetinden kalmadır.

Avrupa'da 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar moda oldu. Ortadoğu bölgesinde ise ayağı kızgın kumlardan korumak amacı ile yüksekte tutabilmek için ayakkabılara topuk ilave edildi. Avrupa'da 16. ve 17. yüzyıllarda bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu.

Avrupa'da 18. yüzyıla kadar kadın ve erkek ayakkabıları farklı değildi. Yüksekliği 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabıları Avrupa'da o yıllarda sadece üst sınıfa mensup insanlar (tabii iki kişinin yardımıyla) giyebiliyordu.

19. yüzyıla gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de eş ayakkabılar kullanıldığını yani ayakkabılarda sağ sol farkının olmadığını biliyor muydunuz? Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD'de Philadelphia'da başlandı.

Altı lastik ayakkabılar ise ilk olarak 1916'da yine ABD'de yapıldı ve bunlara 'ket' (ked) adı verildi. Botlar ise ata binmenin yaygın olduğu soğuk ve dağlık bölgeler ile sıcak ve kumlu çöllerde ortaya çıktılar. Kadınlar için ilk bot 1840 yılında Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı ise Birinci Dünyâ Savaşı sırasında ortaya çıktı.

Osmanlı Türkleri'nde de deri işleme sanatının çok gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı'nın at binmede uygun olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir.

Bugün artık en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çeşit ayakkabı giyiyor. Dünyada kaç çift ayakkabı var bilinmiyor ama uzayda dolaşan bir çift olduğu biliniyor. Ay'a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong'un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya bırakılmış. Şimdi uzayda dolanıp duruyorlar. Diğer astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabıları şimdi neredeler acaba?