Antik Yunan'ın efsanevi kralı Agamemon, bacaklarını ve ayaklarını yanda gördüğünüz bu gümüş zırhlı ayakkabının benzerleriyle koruyordu. 4.5 kilo olan bu bot şimdi Roma İnternational Ayakkabı Müzesi'nde
Pers İmparatorluğu milattan önce 500 yılında kuruldu ve dört bir yandan genişledi... Bu da persleri bir çok kültürü içinde bulunduran homojen bir topluluk haline getirdi...
Akad kralları onlara ayakkabılar ve kıyafetleri değiştirmeyi önerdiğinde, tavsiye edilen ayakkabılardan biri de yandakiydi.
Deri ve işlemeli kumaştan yapılmış bu bot, daha çok at biniciler için yapılmıştı.
17. yüzyıla geldiğimizde artık ayakkabılar sadece konfor için değil, aynı zamanda şıklık için de giyilmeye başlanıyor. Tıpkı bu fotoğraftaki ayakkabı gibi...Mavi deri üzerine gümüş ipliklerle işlenmiş bu kadın ayakkabısı 17. yüzyıla ait.
Fransa'da III. Henry zamanına ait bu ayakkabı, kenar süsleriyle dikkat çekiyor. Bu deri kadın ayakkabısı Roma İnternational Ayakkabı Müzesi'nde sergileniyor.
Bu deri ayakkabının içinin kürklü olması insanların yavaş yavaş ayaklarını soğuktan koruma ihtiyacı hissettiklerini anlamamızı sağlıyor.
Bu 15 - 16 yüzyıl civarında Perslilerin kullandığı bir ayakkabı. Şu anda Roma International Ayakkabı Müzesi'nde sergileniyor.
Ayakkabıların yıpranmış yerleri bize o ayakkabının giyildiği dönemler ve o ayakkabıyı giyen insanlar hakkında bilgi verir. Mesela çinli kadınların ayaklarının ne kadar küçük olduğu ya da Hindistandaki çevre koşullarının ne kadar zorlu olduğu gibi.
Bu gümüş sandal Bizans Dönemi'ne ait. Sadece bu ayakkabının malzemesine ve işlemesine bakarak Bizanslıların ne kadar gelişmiş ve zengin insanlar olduğunu anlayabiliyoruz.
Milattan Önce 800'lü yıllarda prensesler, lordlar, işçiler ve şovalyeler ayaklarındaki ayakkabılara göre ayırt ediliyordu. Yani ayakkabı bir çeşit soyluluk göstergesiydi.
M. Ö. 800'lü yıllara ait bu demir ayakkabı, İsviçre'deki Bally Müzesi'nde sergileniyor.
Şu anda hiçbirimiz her mevsim aynı ayakkabıyı giymiyoruz. Çünkü şartlar değiştikçe insanların ihtiyaçları da değişiyor. Bu yüzden diğer her şey gibi, ayakkabılarımız da değişiyor ve gelişiyor.
Bu sandaletler İsrail'de bir ormanda bulundu.
Şimdilerde yürüyüş için, koşma için, dağcılık ve şu anda sayamayacağımız bir çok spor için farklı farklı ayakkabılar var. Fakat eski çağlarda, yani koşullar ne olursa olsun insanların yaşamak için daima fiziksel güç kullanması gerektiği zamanlarda ayakkabılar herkes için çok önemliydi.Bu sandalet de Mısır'dan ve bitki kökleriyle boyanmış. Şu anda İsviçre'de Bally Müzesi'nde sergileniyor.
yukarıda resimde gördüğünüz
sandalet hasırdan yapılmış ve altınla işlenmiş. Mısır'ın 18. hanedanından Tutankamun'un hazineleri arasında yer alıyor. Tarihin ilk ayakkabı/terliklerinden olan bu sandalet şu anda Kahire'deki Kahire Müzesi'nde sergileniyor.
Ayakkabı Giymenin Kökeni
Ayak yere basarak vücudun tüm ağırlığını taşır. İnsan gövdesinde en ağır görev ayaklara düşer. Yetişmiş bir insanın vücudunda 206 kemik vardır bunların neredeyse dörtte biri 62 adedi ayak ve bacaklarımızdadır. Vücut ağırlığım taşıyan ve hareketi sağlayan bu organın bakımı ayakkabı ile başlar.
Ayak kemikleri yere düz basmaz. Taban çukuru denilen içbükey bir kubbenin iki ucuna ve kenarlarına basılır. Ayağın taban kısmının yapısı oldukça karışıktır. Burada birçok kas kiriş damar ve sinir yer almaktadır. Vücudumuzdaki kasların içinde en güçlüsü tabanlarımızda bulunur. İnsanın en hassas bölgelerinden biri olan bu bölgeyi korumak insan hayatı için çok önemlidir. Çoğu ayakkabı 'taban' adı verilen ve kullanıldıkça eskiyen kalın bir alt parça ile 'saya' adı verilen ve ayağı saran daha ince bir üst parçadan oluşur. Ayakkabılar dünyada çok farklı iklimlerde yaşayan insanların yaşam şartlarına göre değişiklik gösterdiği gibi tarih boyunca moda da ayakkabıların şekilleri üzerinde çok etkili olmuştur. Gerçi İspanya'daki 12-15 bin yıl öncelerine ait mağara resimlerinde erkeklerde deri kadınlarda kürkten yapılmış giysiler görülüyor ama dünyadaki en eski ayakkabı izine kuruyan çamur içinde sertleşip günümüze kadar kalmış olarak Mezopotamya'da rastlanmıştır. Günümüzdeki anlamı ve şekli ile ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor. İlk ayakkabılar ham deri ayağın girebileceği şekilde bir zarf haline getirilerek yapılırdı. Bu ayakkabılar ayağın altını kızgın kumlardan üstünü güneş ve sıcaktan koruyorlardı. Mısır sanat eserlerinde hükümdar ve tanrılar daima çıplak ayaklı olarak görülürler. Sandaletlerin ise bu devirde sadece ev içinde giyildiği tahmin edilmektedir. Hititler bugün Anadolu'da çok az da olsa hala kullanılan çarıklara benzer ayakkabılar giyerlerdi. Ortaçağda kızı evlenen bir baba onun üzerindeki otoritesini evleneceği adama bir ayakkabı töreni ile devrediyordu. Bugün bazı Batı ülkelerinde yeni evlenen çiftin arabalarının arkasına ayakkabı bağlama adeti de o günlerden kız babasının damadına kızının ayakkabılarından birini vererek artık onun himayesine girdiğini belirtmesi adetinden kalmadır. Avrupa'da 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar moda oldu. Ortadoğu bölgesinde ise ayağı kızgın kumlardan korumak amacı ile yüksekte tutabilmek için ayakkabılara topuk ilave edildi. Avrupa'da 16. ve 17. yüzyıllarda bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu. Avrupa'da 18. yüzyıla kadar kadın ve erkek ayakkabıları farklı değildi. Yüksekliği 15 santimetreyi bulan topuklu ayakkabıları Avrupa'da o yıllarda sadece üst sınıfa mensup insanlar (tabii iki kişinin yardımıyla) giyebiliyordu. 19. yüzyıla gelene kadar tüm dünyada her iki ayak için de eş ayakkabılar kullanıldığını yani ayakkabılarda sağ sol farkının olmadığını biliyor muydunuz? Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD'de Philadelphia'da başlandı. Altı lastik ayakkabılar ise ilk olarak 1916'da yine ABD'de yapıldı ve bunlara 'ket' (ked) adı verildi. Botlar ise ata binmenin yaygın olduğu soğuk ve dağlık bölgeler ile sıcak ve kumlu çöllerde ortaya çıktılar. Kadınlar için ilk bot 1840 yılında Kraliçe Victoria için dizayn edildi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı ise Birinci Dünyâ Savaşı sırasında ortaya çıktı. Osmanlı Türkleri'nde de deri işleme sanatının çok gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı'nın at binmede uygun olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir. Bugün artık en ilkel topluluklarda bile insanlar bir çeşit ayakkabı giyiyor. Dünyada kaç çift ayakkabı var bilinmiyor ama uzayda dolaşan bir çift olduğu biliniyor. Ay'a ilk ayak basan astronot Neil Armstrong'un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olmak üzere dünyaya getirilmeyip uzaya bırakılmış. Şimdi uzayda dolanıp duruyorlar. Diğer astronot ile daha sonra gidenlerin ayakkabıları şimdi neredeler acaba?